Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Peyami Battal, “üç günde nasıl Vanlı olunur?” formülünü özellikle turizmle ilgili her toplantıda dile getirir.
Yaklaşık olarak şöyledir;
“İlk gün Van Denizi’ne “göl” dersiniz, ertesi gün insanların sıcaklığı ve gölün ihtişamını birlikte görünce “deniz” dersiniz. Üçüncü gün de Van’dan ayrılmak istemezsiniz ve Vanlı olursunuz, biz de sizi Vanlı olarak bağrımıza basarız”
Van’da 24 yıl akademisyenlik yapan Prof. Dr. Mustafa Sarı da galiba üçüncü gün kendisini Vanlı his etmiş olacak ki Van’dan ancak 24 yıl sonra ayrılabildi.
Şu anda Bandırma 17 Eylül Üniversitesi’nde akademik kariyerini sürdürüyor, eminim elinde olsa gitmezdi.
Gerçi Van’a ilişkin duyarlılığına baktığımız zaman halen kendisini Van’da his ediyor, bize de böyle bir hissi yaşatıyor.
Çünkü…
Van’da olduğu süre içinde Van Balığı ile ilgili çok önemli çalışmalar yapan, türün tükenmemesi başta olmak üzere, tanıtımıyla ilgili önemli sonuçlara ulaşan Prof. Dr. Sarı, Van’dan ayrıldıktan sonra da bu konudaki duyarlılığından bir şey kaybetmedi, tam tersine daha fazlasını yapmaya devam etti.
Her şeyden evvel, balığın ve kendisinin Van Gölü havzasındaki yaşam hikâyesini harmanlayarak esprili ama bilimsel ve samimi bir dille kitaplaştırdı.
“İnci Kefali, gelincikler, Ahmet dayı…” diyor ya hani kitapta, şimdi daha fazla insan elden ele dolaşan bu kitap vesilesiyle Van’ı, insanını, “denizini”, doğasını ve Van Balığını merak ediyor, gelip görmek istiyor.
İşte size, Van sevdalısı olmak bir yana, turizm elçisi olmanın bir numaralı örneği…
Sadece kitap da değil mesele, Van, Van Gölü, Van Balığı ile ilgili her konuda bugüne kadar duyarlılığını ziyadesiyle yansıtmıştır.
Hepsini tek tek açıp izah etmek isterim, ancak konulara duyarlı kesimlerce bunlar bilindiği için tekrar etmekten ziyade Prof. Dr. Sarı’nın en son Van turizmi için gösterdiği duyarlılıktan söz etmek isterim.
Bir festival önerisi yaptı geçen, sosyal medyada, basında da yer aldı; Van Gölü içindeki Akdamar Adası’nda bulunan badem ağaçlarının ilkbaharda, Artos dağı zirvesindeki kar, yanı başındaki göl ve yeşil doğa ile harmanlanan ihtişamlı görüntüsünü hatırlatarak, Akdamar Adası’nda bir festival önerisi yaptı.
Festivalin adı da, “Badem Çiçeği Festivali” olsun dedi.
Şimdi biz, üç günde Vanlı olan, 24 sene sonra Van’dan (zorunlu) ayrılabilen, ama halen gözleri Van üzerinde olan Prof. Dr. Sarı’nın Van duyarlılığından söz ettik, biraz da Van’da yaşayanların ve Ankara’da oturanların duyarlılığını konuşalım;
Van’da yaşayanlar; siyasiler, yerel yöneticiler, atanmışlar, sivil toplum kuruluşları, dernekler, turizmciler, bunlar ne yapıyor Van turizmi için..?
Badem Çiçeği Festivali ciddiye alınacak mı, yapılacak mı?
Yapıldığında, turist Van’a gelecek mi, gelmediğinde artı olarak ne yapılacak, bir arayış olacak mı?
Turizmin alt yapısı ne durumda, var olanlara ekleme, güçlendirme çalışmaları var mı, olacak mı?
Ankara’da oturan Van’ın vekilleri bugüne kadar ne yaptı Van turizmi için, bundan sonra ne yapacak?
“Huzur olmayan yere turist gitmez, hele yabancı turist yanından bile geçmez” kuralını iyi bilen, ya da bilmesi gereken 8 Van vekili, iktidardaki, muhalefetteki, bu konuda bir çaba gösteriyor mu, gösterecek mi?
İran, vatandaşı Van’a gelmesin diye elinden geleni yapıyor, buna karşılık Van vekilleri ne yapıyor soruları, akla gelen bazı sorular.
Galiba herkesin gözü Prof. Dr. Sarı kadar Van üzerinde olsa bu sorular olumlu bir karşılık bulacak, yoksa Van’daki turist sıkıntısına, hele hele bugünkü yabancı turist kıtlığına baktığımız zaman çok ama çok zor gözüküyor!
|