|
||
![]() |
“Engelli” diye bildiklerimiz | |
Adil Harmancı | ||
adilharmanci30@gmail.com | ||
3 Aralık günü tüm dünyada “Engelliler Günü” olarak kutlanıyor. Yılda bir gün de olsa engellilere dair bir-iki kelam edilip, vicdanlar rahatlatılıyor. Nüfusun yüzde 12’si engelli, ama onları hatırlamanın ve ilgi duymanın oranı ise kabul edelim ki çok düşük: Yılda bir gün… Peki, kimdir bu engelliler? Sokaklarda, orada burada rastlamışsınızdır, ellerinde beyaz bastonları ile yürümeye çalışanlar görme engellilerdir, körüklü sandalye üzerinde ilerlemeye çalışan, ya da bir yakınının yardımı ile tekerlekli sandalye üzerinde dolaşanlar da bedensel engellilerdir. Bir de “deli” diye isimlendirip, aykırı davranışlarından dolayı uzak durmaya çalıştıklarımız var… Yani zihinsel engelliler… Aslında görme engellilere ve bedensel engellilere de pek yakın durduğumuz söylenemez ama zihinsel engellilere daha bir uzak olduğumuz inkâra gelmez… Peki, nasıl engelli olmuşlar? İşte bunu sorgulamak işimize gelmez, belki de en fazla kaçtığımız sorulardan biridir bu, çünkü aslında onları engelli edenlerin bizden başkası olmadığını biliriz. Gerçi, “kader-kısmet”, “Allah’ın takdiri” deyip işin içinden sıyrılmaya çalışsak da, bu soruya pek fazla muhatap olmak istemeyiz. Peki, esas fotoğrafa bir göz atalım… Evet, doğuştan engelli olanlar var ama daha sonra, trafik kazalarından dolayı, patlayıcılardan dolayı, herhangi bir iş ortamındaki hatalardan dolayı ya da kimyasal maddelerden dolayı birçok kişi de gözünü, elini, ayağını kaybedebiliyor. Ve ibreyi kendimize çevirdiğimizde, bu gibi engellilik durumlarının çoğu bizim hatalarımızdan kaynaklanmıştır. Mesela acemi bir sürücüyken birine çarpıp sakat kalmasına yol açmışız. İşyerinde gereken önlemi almayınca çalışanın gözlerini kaybetmesine neden olmuşuz. Ya da, şehir magandalarının marifetlerinden biridir özellikle, etrafa silah sıkılıp sakatlanmalara yol açılmıştır. Ve “deliler”… Evet, belki doğuştan, beyin fonksiyonları nedeniyle sosyal yaşama aykırı davranışlarla başlayanlar olmuştur, ama iyi bir araştırma yapılsa, aslında çoğunu biz “deli” etmişiz. Van’da çok iyi bir örnek var. “Deli Fadile” Eşi, başka bir kadınla olabilmek için onu akıl hastanesine yolluyor, o ara çok sevdiği 60 dolayındaki koyununu da satıyor ve daha sonra da çocuklarını ondan saklıyor. Çocuklarını görebilmek için yollara düştüğünde, cinsel istismara uğruyor. Hikâye uzun, ama yörenin en güzel kızı iken Fadile, eşi ve istismarcılar tarafından yaşatılanlar nedeniyle gün geliyor, tanınmaz hale geliyor. İşte, tüm bu engellilerin sorumluları olan bizler, yarın çıkıp bir-iki kelam ettiğimizde kendimizi bahtiyar sayacağız, ama öyle değil, o kadar da bahtiyar olmayalım, çünkü engellilere karşı görevlerimizi hakkıyla yerine getirmiyoruz. Onları gereği gibi koruyup kollamıyoruz. Sorunlarına çözüm bulmak için yeterince gayret göstermiyoruz. Bir şey yapsak da, maalesef gösteriş namına ve eksik yapıyoruz. Ve en önemlisi kendimizi sorumlu saymıyoruz. Ama emin olun, engellilere karşı hepimiz ayrı ayrı sorumluyuz, öyle ya da böyle… |
||
Etiketler: “Engelli”, diye, bildiklerimiz, |