Kavgalardan, didişmelerden, çekişmelerden, tahriklerden bir an sıyrılıp çevremize bakmayı becerebilsek, etrafımızdaki doğal güzellikleri görebileceğiz, gördüğümüz anda da her şeyin kavgadan, didişmeden, çekişmeden oluşmadığını göreceğiz ve belki de o dar yaşam alanından bu sayede sıyrılacağız.
Sıyrılınca ne olacak, yaşadığımızın farkına varacağız!
Evet, yaşamın farkına varmak, özel bir duygudur.
Haberci olarak seçimlerin yorgunluğu halen üzerimizde iken Ağin’e yaptığımız toplu seyahat böyle özel bir duygu yaşattı, anladık ki her şey seçim değildi, diğer olaylar ve çekişmeler de, hayat çevremizdeki tüm güzelliklerle birlikte devam ediyordu.
Biz ise, onu çok gerilerden takip ediyorduk.
Gevaş Belediye Başkanı Sinan Hakan’ın daveti üzerine gittik Ağin’e geçtiğimiz Pazar.
Akdamar iskelesinden tekne ile yola çıktık Van’daki bir grup gazeteci olarak, sanırım çoğumuz ilk kez gidiyorduk buraya…
Taşıt tekne olunca, 3 saatlik bir mesafe…
Kıyı boyunca oldu seyahat.
Akdamar ve bir kaç irili ufaklı adayı geçtikten sonra ilk uğradığımız yer, İnköy oldu.
Buradan bazı piknik ihtiyaçlarını almak gerekiyordu.
Tek aileye ait olan birkaç haneli İnköy’de, en dikkat çekici olan çocuklardı, kıyı iskelesinde toplanıp meraklı gözlerle tekneyi incelemeleri ve o küçük heyecanları görülmeye değerdi.
Şimdiden biçilen otlar yığın yapılmıştı, tezekler istiflenmiş, odunlar taşınmıştı, belli ki şimdiden kışa bir hazırlık faaliyeti vardı.
İnköy’den hemen sonra Deveboynu koyu gelir.
Deveyi andıran uzunca ve yüksekçe bir kaya kütlesi, bir adacık özelliğinde gölün içinde uzanmakta…
Belediye Başkanı Sinan Hakan, teknede giderken, “Deveboynu” ismiyle ilgili bazı yanlış bilgilerin olduğunu, burayla ilgili esas orijinal ifadelerin Ermenilere ait belgelerde saklı olduğunu anlattı.
Göldeki bu güzel manzaradan sonra -ki eminim gören yabancı turistlerin mutlaka deniz aracını durdurup çıkmak isteyeceği bir yer-, yaklaşık bir saatlik bir yolculuktan sonra Ağin koyuna varıyordunuz.
Genişçe bir ormanlık alan…
Koyun orta kesiminde bir kilise ve etrafında tarihi yapı kalıntıları…
Orman ağaçlarının yanı sıra meyve ağaçları da var burada.
Sanırım Van gölünde suya girilebilecek en temiz, el değmemiş en güzel kıyı.
Doğası da öyle gerçi, orada doğa kendi kendini idare etmekte, hem de insana, makineye, teknolojiye hiçbir gereksinim duymadan…
İnsanın çılgınlıklarını insanın yüzüne vuran harika bir örnek, insanın kendi yüzüne tutacağı gerçek bir ayna Ağin koyu…
Gerçi Van gölünün şimdiye kadar gidilmeyen Edremit, Gevaş, Tatvan, Ahlât, Erciş ve Adilcevaz kıyılarında da bu ve benzeri özelliklerde yerlerin olduğunu varsaydığımızda demek ki etrafımızda yüzümüze tutacağımız epey ayna var.
Bu aynalara bakıp “doğa yoksa insanın ne kıymeti var?” sorusunu kaç kişi kendine sorar, ben sordum, cevabım da, “doğa yoksa ayna yok, ayna yoksa insan da yok!”
Ve bu noktada…
Her Vanlının etrafındaki bu harika doğayı görüp dışarıya yansıtma gibi bir görevi var, çünkü siz görmezseniz başkası da görmez, siz söylemezseniz başkası hiç duymaz, bunlar olmasa kente turist falan gelmez, kaynaşma olmaz, çocuklarımıza yeni hikâyeler anlatamayız, sadece eskiyle yetinip yerimizde eskimeye devam edeceğiz.
Böyle olmasını istemiyorsak doğayla mutlaka yüzleşmek gerekiyor.
|