Van’da, geçtiğimiz hafta 3 gün süren, gençlikle ilgili bir çalıştay düzenlendi.
Hem açılış konuşmalarında, hem de oluşturulan yuvarlak masa toplantılarında, gençliğin sorunları ve sorunların çözümleri dile getirildi.
Bu tür etkinlikler önemlidir, sıklıkla yapılması, konunun tartışılması ve çözümlerin aranması elbette ki şart…
Tabi, “gençlik ve sorunları” gibi konular önümüze geldiğinde sıklıkla tekrarlanan yanlış bir yaklaşım vardır, o da, her tür kötü davranıştan, olumsuzluktan gençleri ve çevresini sorumlu tutmak…
Uyuşturucuya bulaşmışsa mesela bir genç, nedenini önce kendisinde, sonra ailesinde ve çevresinde ararız;
Özet tespitimiz, genellikle şöyle olur:
“Kötü bir çevrede yetişmiştir!”
“Zaten tekin biri değildi!”
Vs…
Hırsızlığa bulaşmışsa, şiddet olaylarına karışmışsa, kavgacı ve uzlaşmaz biri ise, tespitlerimiz hemen hemen yine aynı minvalde olur.
Oysa…
Evet, her bir bireyin yetiştiği ortam önemlidir, bireysel olarak fizyolojik ve psikolojik durumu da önemlidir, ancak unutmamak gerekir ki, genç de, erişkinler gibi, yaşlılar gibi toplumun bir parçasıdır.
Ve…
Herkes halihazırdaki yaşam düzeninden, var olan kurallardan ne kadar etkileniyorsa, genç de o kadar etkilenir, hatta genç dinamik, enerjik ve hareketli yapısı nedeniyle bir kat daha olumlu ya da olumsuz etkilenir.
Mesela işsiz bir genç ile iş sahibi bir gencin yaşam düzenini karşılaştırdığımızda, iş sahibi gencin daha planlı bir yaşam içinde olduğunu görürüz; hani sözü edilen çevrenin etkileri olsa bile daha az maceracıdır, daha az vurdumduymazdır, ya da hiç değildir.
Peki, işsiz bir gencin ruh halini, neler düşündüğünü neler yapabileceğini her an tasavvur etmek ve kontrol altında tutmak mümkün mü?
Buna, “kötü çevre” ihtimalini de eklediğimizde, nasıl bir potansiyel ile karşı karşıyayız acaba?
Ve şöyle bir soru daha soralım:
Genç, ekonomik ya da diğer işleyişlerle ilgili oluşan belirsiz ortamdan dolayı kendini çaresiz his etmektedir, yalnız his ediyordur kendini ve yaşam hevesi kırılmıştır, bu durumda, üçüncü tarafın ne yapması gerekiyor, şartları düzgün hale getirmek midir, yoksa gençten ve çevresinden yakınmak mı çözüm?
İşte, geçen haftaki gençlik çalıştayında, Van’a yeni atanan Vali Mehmet Emin Bilmez’in gençlere yönelik olarak açılışta yaptığı konuşma, bu soruya karşılık gelen bir konuşma gibi…
Şöyle dedi, Vali Bilmez:
“Hep gençleri bir kalıba koymaya ve dizayn vermeye çalıştık. Bundan dolayı bugüne kadar başarılı olamadık. Bizim sizi dinlememiz lazım. Sizin hayallerinize ve umutlarınıza göre yönetim şeklimizi belirlememiz lazım. Devlet milletine şekil veren değil, milletin geçmişine göre şekillenen bir aygıttır. Bundan sonra gençlerimizi daha çok dinleyeceğiz ve sizin hayallerinize göre adımlar atacağız. Gençler olarak da sadece karanlıklara küfrederek bir şeyler yaptığımızı sanmayacağız. Biz okuyacağız, düşüneceğiz, sosyal sorumluluk bilinciyle hareket edeceğiz. Dünyada ve bölgemizde yaşananların niçin yaşandığını kendi aramızda tartışacağız.”
Üçüncü taraf olarak böyle bir tespit, elbette doğru bir tespit…
Demek ki gençleri dinlemek, söyleyeceklerine engel koymamak, onları istediğimiz gibi yönlendirmememiz gerekiyor.
Evet, okuyacaklar, ama bir-kaç üniversite diploması olan bir gencin sokakta ayakkabı boyacılığı, ya da benzer bir iş yapması da dikkatimizi ayrıca çekecek, yani iğneyi kendimize de batırmamız gerekiyor bu arada…
Eğer gençler sıklıkla hata yapıyorsa, bunu en fazla bizlerin düşünmesi gerekiyor;
Acaba neden..?
Galiba en doğrusu, gençleri dinlemek ve önerilerini ciddiye alıp, gereğini yapmak..!
|