Başımızın belası koronavirüs ile mücadele devam ediyor. Bu süreçte en tehlikeli durum, artık hepimizin de bildiği, öğrendiği gibi yakın temas. Çünkü virüs, temas ortamından besleniyor. Ve o kadar fırsatçı bir virüsle karşı karşıyayız ki, ne zaman, nereden, kimden, nasıl bulaşacağını kestirmek çok güç. Bu nedenle yapılması gereken, en etkili korunma yöntemine başvurmak. Yani teması kesmek, bunun için de en etkili yol olan, mümkünse evde kalmak…

Zaten bunun için de 2 günlük sokağa çıkma yasağı getirildi hafta sonu. Teması ortadan kaldırmak için böyle bir karar alındı. Tabi kararın açıklanmasından sonraki 2 saatte yaşananlara değinmek istemiyorum. Yeterince konuşuldu, uzmanlar endişelerini paylaştı. Umut edelim ki; bu yaşananlardan toplum olarak ders çıkarmış olalım.

Demem o ki; bir daha sokağa çıkma yasağı getirilirse, ne olur aynı hataya düşmeyelim. Temas ortamını kesmek için alınan bir kararı, virüsün aradığı ortama dönüştürmeyelim.

Ve zaten hepimiz de gördük ki, sokağa çıkma yasağı olsa bile herkes ekmeğe ulaşabiliyor. Ekmek kapılara kadar geliyor. Bunun için panik yapmaya, sağlığımızı riske atmaya hiç mi hiç gerek yok.

El birliği ile bu virüsten kurtulmamız gerekiyor. Daha önce de dile getirdiğimiz gibi, bu konuda bir tek kişinin dahi virüsü kapmış olması, hepimizin sağlığını direkt ya da dolaylı olarak ilgilendiriyor. Çin’deki bir taşıyıcının, bugün tüm dünyayı ilgilendirir bir hal alması gibi!

Bu nedenle herkes bu işin içinde. Kimse, bu mücadelenin dışında değil, olamaz. Herkes üzerine düşeni yapmak durumunda, virüse aradığı ortamı sunmamak için ne gerekiyorsa o yapılmalı.

Ama bunu herkes yapıyor mu? Maalesef, caddelere, araç ve insan yoğunluğuna bakınca, gönül rahatlığıyla ‘evet’ diyemiyoruz. 

İşi daha çok ciddiye almak durumundayız. Bu işin şakası yok çünkü. Gençmiş, yaşı ilerlemiş, çocukmuş, bakmıyor bu virüs kimsenin yaşına da, kimliğine de, cinsiyetine de! 

İnsanoğlu ile bir mücadele içinde virüs. Ya gereğini yapıp, virüsü defedeceğiz! Ya da maalesef virüs canımızı acıtmadan vazgeçmeyecek bizlerden.

Evet, günaşırı yeni tedbirler alınıyor, virüsün yayılım hızını engellemek için sokağa çıkma yasağına varan tedbirlere başvuruluyor, belki gerektiğinde yeni yeni tedbirler alındığını da duyacağız. Tüm bu tedbirlerin merkezinde ise, temas yoluyla hayat bulduğu kesinleşen virüsün, aradığı ortamı saf dışı bırakmak var.

Bu nedenle, alınan tedbirlere sonuna kadar uymakla birlikte, yasak kalktı diye de temas ortamının bir parçası haline gelmeyelim lütfen. Gerekmiyorsa evden çıkmayalım, ille de çıkmamız gerekiyorsa da maskemizi takalım, sosyal mesafeye mutlaka uyalım, hijyen kurallarını biran olsun unutmayalım.

Unutmayalım ki, biz ne kadar tedbirli davranırsak, bu virüs illetinden o kadar kısa sürede kurtulabiliriz. Ancak biz gereğini yapmazsak, virüs gereğini yapmadan kolay kolay düşmez yakamızdan haberiniz ola!

Bakın, Sayın Sağlık Bakanı Koca, ısrarla ne diyor; “Virüs, gücünü temas ortamından alıyor. Evde kalalım.” Ve ekliyor; “Tedbirlerle alacağımız sonuç nettir.” Sayın Bakan, bir de gençlere sesleniyor; “Genç arkadaşlardan isteğim şu: Belirti olmaması sizi yanıltmasın. Virüsü yenemeyecek kişilere virüs bulaştırma ihtimaliniz olduğunu unutmayın. Hareketli günlere mola verin, bu molada kararlı olun. Mücadelede siz hangi tarafta yer alırsanız, şans o tarafta olacak, bunu unutmayın.”
Başka söze gerek yok sanırım.