Etkinlikleri sadece ekonomik kar üzerinden değerlendirmemek gerektiğini, Van’ın Gevaş ilçesinde yapılan üç etkinlikte çok net olarak gördük.
Üç gün süren Gençlik Festivali ile “Van Gölü’nün Sırları” isimli fotoğraf sergisi ve 9 Eylül günü Akdamar Kilisesi’nde yapılan ayin vesilesiyle gelenler, esnafa sağladıkları nefes dışında, aynı zamanda Vanlıyla, Gevaşlıyla, bölgede yaşayan insanlarla ve bölgenin doğasıyla, yaşamıyla yüzleşme imkânı da buldular.
Sanırım yüzleşme, insan yaşamında en değerli andır; çünkü yüzleşme birtakım tereddütleri, bir takım yanlış anlamaları giderme ve yaşama dair bilgilenme açısından, her zaman bulunmayan önemli bir fırsattır.
Mesela uzaktan Van Gölü’nü, Van’ı, Akdamar’ı, Van Kalesi’ni duyanlar, bu üç gün içinde birebir gördüler ve eminim ki gördüklerini sindirerek, öncekinden çok farklı anlamlar yükleyerek döndüler.
Bölgenin havasını soludular, insanını tanıdılar, dertlerini dinlediler, sevinçlerini, üzüntülerini, kaygılarını paylaştılar, tanıştılar, hoşsohbet ettiler, dost oldular…
Eleştirileri duydular, kaygıları öğrendiler, hassasiyetlere daha yakından tanıklık ettiler…
Bir yaşamı tanıdılar kısacası…
Gevaş ilçe merkezinde “Kardeşlik Sofrası” adı altında belediye tarafından yemek verildi, bu yemeğe 2 binin üzerinde misafir ve yerel halk katıldı.
Burada da ekmeği bölüşerek daha bir samimiyet oluşturdular, yemeklerin isimlerini sordular, gelenekleri öğrendiler, bir kültürü daha bir yakından tanıma fırsatı buldular.
Gelmeseler bunlar olmazdı, biz onları duyduğumuz, bildiğimiz gibi, onlar da bizi duydukları, bildikleri gibi bileceklerdi, belki üzerine her gün, bir şeyler daha ekleyerek...
Ve tabi, bazılarının iddia etiği gibi, gelince de, ne bir yerin işgale uğramasına, ne de yakılıp yıkılmasına neden oldular.
Bu üç etkinlik de sorunsuz ve tüm kaygıları bertaraf eden bir şekilde noktalandı, onlar evlerine döndü, kazanan ise Van oldu, insanca tutum oldu.
İki nedenle Van kazandı;
Birincisi, gelen çoğu misafir için kapalı kutu olan Van, artık bundan böyle her yönüyle bilinen bir Van oldu, Van’ı sevdiler ve yine gelecekler, bu açıdan turizmin kapısı ardına kadar açıldı.
İkincisi ise, Van’dan memnun ayrılanları bundan böyle Van’ın birer aktivisti olarak düşünebilirsiniz, gittikleri her yerde Van’ı anacaklar, sorunlarını konuşacaklar, güzelliklerini anlatacaklar.
Hani şu anda en çok gündemimizde Van Gölü Koruma Kanunu var; bu sözü burada çok duydular, haberlerde, sosyal medya paylaşımlarında çok gördüler, onlar da bundan böyle bu kanunun çıkması için öyle ya da böyle etkide bulunacaklar.
Tabi bu arada, atfedilen önem açısından Kültür ve Turizm Bakanının da etkinlikler dolayısıyla Van’a geldiğini eklemekte fayda var.
Bunlar Van’a katkıdır.
Gevaş’ta yine Van’ı tanıtacak bir etkinlik daha var, 13 Eylül günü…
“Deli Emin Bisiklet Festivali” adı altında...
İki yıl yapıldı, bu sene üçüncüsü olacak, belki ilk ikisinde biz bize geçen bir etkinlik oldu, ancak bu sene Vizontele filminin yönetmeni Yılmaz Erdoğan’ın da katılacak olması, katılımcı misafir profili çeşitlenebilir, batı ilerinden, hatta dışarıdan da katılımlar olabilir.
Kısacası, Van’ın artık bir kapalı kutu olmaktan çıkıp, farklı yaşamlarla buluşmasının bir zararının olmadığını her geçen gün anlayıp, sindireceğiz.
Zaten Van’da turizm olacaksa böyle olur, ekonomi fayda görecekse böyle görür, dışarıya entegre olacaksa böyle olur, böyle olunca da kuşkusuz Van kazanır, kapanarak yaşama dahil olmanın mümkünü yok çünkü...
|