Birçoğumuz farkına varmasak da, bugünlerde bir mucize yaşanıyor! Kentin en önemli değerlerinden olan Van Balığı (İnci Kefali) ayağımıza kadar geldi! Muradiye ve Erciş'deki çaylara göç eden, yumurtalarını bırakan balıklar, bu aralar Van sokaklarında cirit atıyor! Tabi bu güzellik, dünyada kaç kente nasip olur bilemiyorum ama şimdilerde Van, bu güzelliğin tam merkezi...

Geçen gün İskele Caddesinde seyir halindeyken, dikkatimi çeken bir durum oldu. Birçok insan, akan suyun başına birikmiş, bir şeye bakıyordu. Hayret veren gözler mi ararsınız, şaşkınlığını gizleyemeyeni mi, hayranlıkla bakanı mı? Hepsi vardı orada. Ve anlaşılıyordu ki mucizeye şahitlik ediyordu insanlar. 

Muradiye'ye, Erciş'e gidemeyen, bu güne kadar balığın muhteşem göçüne şahit olamayanlar için Van Balığı büyük bir fedakarlık daha yapmış, bu kez de ta insanların ayağına, şehir merkezine kadar gelmişti.

Bilinçsiz bazı insanlar tarafından yasak dönemde dahi avlanan, kendisine en büyük kötülüğün yine insan eliyle yapıldığı Van Balığı, buna rağmen insanlardan vazgeçmemiş, bu kez şehrin ortasından geçerek izleyenleri mest etmeyi ve hayretler içerisine düşürmeyi başarmış. Kendisini bir kez daha insanlığın hizmetine sunmuş!

Durum buyken, böylesine mucizevi bir varlığı, yasak döneminde avlamak haram değil de nedir? İnsanlığın hizmetinde olan bu balığı korumamak vefasızlık değil midir? Dünyada kaç şehre nasip olur bu durum? Yani içinden balıkların zıplayarak geçtiği bir şehir. Bizi böylesine şanslı kılan bir mucizeye hak ettiği değeri vermek gerekmez mi? Bu bir vatandaşlık görevi değil midir?

Bunun için yapılması gerekenler de öyle ahım şahım bir şeyler değil aslında. Geçen haftaki yazımda da belirtmiştim. Bu mucizeye tanık olduktan sonra bir kez daha dile getirmek istiyorum. Lütfen; av yasağı döneminde balığımızı avlamayalım, balıkların yumurtlamak için gittiği çayları, dereleri kirletmeyelim yeter. Bu kadar basit.

Bunun karşılığında, dünyada çok az ile nasip olabilecek bir güzelliği yaşatacak bu balıklar bize. Ki yaşatıyorlar zaten. Binlerce insan ekmek yiyor ve yemeye devam edecek. İlerleyen zamanlarda sırf bu doğa olayına şahitlik etmek için belki binlerce turist gelecek ilimize. Böyle olunca da tüm kent kazanacak. Böylesine bir şans ayağımıza gelmişken, bizler de lütfen üzerimize düşeni yapalım.

Bakın artık balık göçünü izlemek için ilçelere bile gitmeye gerek kalmıyor. Yakındaki evlerden başını camdan çıkaranlar bu göçü izleyebiliyor. Sokakta yürüyenler, sabah koşusuna çıkanlar, fırına ekmek almaya gidenler... 
Dedim ya mucize ayağımıza geldi diye. Akköprü Deresi'ne kadar gelen binlerce balık bizlere emanet. Bin bir türlü engeli aşarak şehir merkezine kadar gelmiş, adeta medet umar olmuş bu balığa el uzatmak, yan gözle bakmak büyük günah. Yanı başımızda bize eşlik eden bu mucizeyi el birliği ile koruyalım, avlamayalım.

Birde şunu yapalım lütfen; Akköprü Deresi'ne birçok evsel atık atılıyor. Bu güne kadar böyle oldu. Ama artık orada da canlıların yaşadığını, dünyada sadece bize ait olan bir mucizevi canlının geçtiğini düşünerek hareket edelim. Evsel atıkları, çöpleri atmayalım derelere. 

Biz üstümüze düşeni yapalım. İnanın ki balık bunun altında kalmayacak, çok daha fazlasını verecektir bize...