|
||
![]() |
Su Hayattır! | |
E. Tarhan | ||
kalemiminsesi65@gmail.com | ||
22 Mart Dünya Su Günü geçtiğimiz hafta idi. Her yıl tatlı su kaynaklarının önemine dikkat çekmek ve tatlı su kaynaklarının sürdürülebilir yönetimine odaklanılmasını sağlamak amacıyla Birleşmiş Milletlerin belirlediği 22 Mart’ta Dünya Su Günü kutlanmaktadır. Her sene farklı bir temayla kutlanan bu günün, bu sene ki teması “Kimseyi Geride Bırakmamak” olarak belirlenmiş ve bu temaya göre kutlamalar gerçekleştirilmiştir. Kimseyi geride bırakmama hedefi Birleşmiş Milletlerin 2030 sürdürülebilir kalkınma ajandasında da yer almaktadır. Buna göre, tüm ülkelerdeki insanların sosyo-ekonomik kalkınmadan ve cinsiyet, yaş, ırk, dil, din, politik ve diğer görüş, ulusal ve sosyal köken, variyet, sakatlık, vatandaş, göçmen ya da sığınmacı olmak gibi konularda herhangi bir ayrıma tabi tutulmaksızın insan haklarından yararlanmasının sağlanması hedeflenmektedir. Buraya kadar size Birleşmiş Milletlerin hedeflerinden bahsettim. Evet, birçoğumuzun bildiği gibi gelişmekte olan ülkelerin insanları, özellikle de kırsal kesimde yaşayanlar içme suyuna erişim ve beslenme gibi temel insan haklarından mahrum kalmış durumdalar. İnsanlar günde yaklaşık 3 saat kadar, ellerinde bidonlarla en yakındaki gölden ya da nehirden su getirmeye çalışıyorlar ancak getirdikleri bu sular da içmeye uygun olmayacak kadar kirli maalesef. Ülkemizin böyle bir sıkıntısı şimdilik yok çok şükür. Ancak bu hiçbir zaman olmayacağı anlamı da taşımıyor. Mevsimlerdeki değişiklikleri hepimiz çok iyi biliyoruz. Yazın kavurucu sıcakları, kışın kar yağışı olmadan geçen ayları yaşıyoruz. Tahminlere göre 2030 yılına doğu ülkemiz de su sıkıntısı yaşayacak gibi… Temiz içme suyunu kontrollü kullanmak ve israf etmemek gibi bir zorunluluğumuz var. Afrika’daki az gelişmiş ülkelerde yaşanan su sıkıntısını görsel medyadan hepimiz görüp üzülüyoruz. Hatta gönüllü insanlar ve yardım kuruluşları su kuyuları açmak için çalışmalar yapıyorlar. Sanatçılar destek oluyorlar. Çünkü bu dünya hepimizin ve bu dünyada yaşayan her insanın en temel hakkı temiz su içmek. Birçok ülke bu durumdayken halimize şükür etmeli ve o üzücü durumlara düşmemek için önlemler almalıyız. Devletin yaptığı ve sürdürülen çalışmalar muhakkak var ve olmaya devam edecek elbette. Ama deyim yerindeyse her şeyi de devletten beklememek lazım. Su israfı konusunda bireysel olarak önlemler almayız diye düşünüyorum. Suyu kontrollü kullanarak hem aile bütçesine katkıda bulunmuş oluruz, hem de milli kaynaklarımıza zarar vermemiş oluruz. Ayrıca atık su konusunda şehrimizin atık su tesisleri henüz yenilenmedi ve tam kapasite çalışmıyor. Atık sularımızın da kirli bir şekilde göle verildiğini bilerek bilinçli bir şekilde atık su oluşturmalıyız. Yani kullanılan yanmış yağların lavabolara dökülmesi son derece tehlikeli bir durum mesela. Aşırı derecede kimyasal deterjan kullanımı yine öyle. Sadece sularımızı değil toprağımızı da kirleten durumlar bunlar. Doğa dostu deterjanlar kullanıp çevreye zararı azaltabiliriz. Unutmamalıyız ki su bizim hayat kaynağımız. Bazen suyumuz bir gün bile değil yarım gün kesiliyor ve ne yapacağımızı şaşırıyoruz. Suyumuzun kıymetini bilelim. Temiz su kaynaklarımızı koruyalım. Bahçe sulamada şebeke suyu kullanmayalım. Kanallara verilen suları tercih edelim. Doğa dostu ürünler tercih edelim. Irmaklarımızı, derelerimizi, göllerimizi çöp alanıymış gibi kullanmayalım. Temiz tutalım. Önümüz yaz. Yine düşeceğiz yollara, temiz bir sahil kenarında piknik yapacağız. Göle girip serinleyeceğiz. Temiz bulmak için temiz bırakmalıyız öyle değil mi? Anlatmak istediğim şey, dünyanın ¾'ü su olsa bile temiz, içmek için kullanılan su bütün bu suların içinde sadece 2,5 civarında. Diğer ülkeler gibi olmasak bile suyumuzun kıymetini bilelim. Nüfusumuz artıyor ve kalabalık bir ülke haline geliyoruz. Suyumuzu düzgün bir şekilde israf etmeden kullanalım ve gelecek nesillere sorunsuz bir şekilde miras bırakalım. Hayat damarlarımızı koruyalım… |
||
Etiketler: Su, Hayattır!, |